×

Kent Planlama ve Sosyal Politikalar

Esat Ertaç ERBESLER
Kent, içinde yaşayan herkesin ve bulunan her şeyin paylaşıldığı bir mekandır.  Çok yönlü planlama yaklaşımının gereği olarak planlama-plan değişikliği çalışmaları yapılırken herkesin ve her şeyin dikkate alınması gerekmektedir. Herkesten bir kesimde dezavantajlı gruplardır.  Kent hayatında dezavantajlı gruplar da bulunmaktadır. Kent mekanlarını yaşlılar, çocuklar, engelliler kullanmaktadır. Plan uygulamalarında bu grupların taleplerinin yeteri kadar dikkate alınmaması bir eksikliktir. Planlama-plan değişikliği çalışmaları sosyal sorumluluk bilincini dikkate alarak dezavantajlı grupların ihtiyaçlarını da düşünerek yapılmalıdır.
Çok yönlü planlama yaklaşımının gereği olarak dezavantajlı grupların kent planlarında dikkate alınması, sosyal adaleti tesis etmek, sosyal eşitlik ilkesine uymak aşağıdaki sorulara vereceğimiz cevapları kent planlamalarına uygulama ile mümkündür:
– Kent daha adil ve yaşanabilir mekan haline nasıl gelebilir?
– Eşitlik ve erişebilirlik kent planlamasına nasıl yansımalıdır?
– Sosyal sorumluluk bilinci ile yapılan kent planları nasıl olmalıdır?
Çok boyutluluk, insanın kendi dünyasını ve yaşadığı toplumu dikkate almayı içinde bulunduğu ortamı görmeyi gerekli kılmaktadır. Kent planlarına sosyal politika düşüncesinin katkısı bu açıdan çok önemlidir.
Toplumda her bireyin temel ihtiyaçlara ulaşabilecek asgari düzeyde refah seviyesinde yaşama hakkı vardır. Sosyal adalet ilkesi de buradan yola çıkarak, kent mekanlarındaki eşitsizliklerin giderilmesi üzerine kurulmuştur. Toplumsal değerlerin dağıtılması kadar bu dağıtım süreçlerini yönlendiren ilişkilerin de adil olması gerekmektedir.
Planlama faaliyetinin somut ve soyut değerlerden ve sosyal ilişkilerden bağımsız olmadığı görüş ve değerlendirmelerine paralel olarak, sosyal adalet kavramı da mekanla ilişkileri bakımından değerlendirilmeye başlanmıştır.
Yaşanan bu değişim süreciyle, kentsel hizmetlerin eşit olarak dağılımını sağlamak, kentte adil ve dengeli bir gelişme öngörmek ve toplumsal refahı arttıracak bir düzen oluşturmak planlamanın gereği haline gelmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre nüfusumuzun %12,29’unu oluşturan engelli vatandaşlarımızın kentsel planlama yapılırken düşünülmesi gerekir. Ancak birçok kentsel mekan ve hizmetin engelli bireyler, dezavantajlı gruplar gözetilmeden düzenlendiği görülmektedir. Bu durum engelli vatandaşlarımızı birilerine bağımlı kılmakta, sosyal hayat içinde sınırlandırmakta, engelini katbe kat arttırmaktadır. Ortaya çıkan olumsuzluğun giderilmesi planlama çalışmalarında gözetilmelidir.
Kent planlaması sağlık, eğitim, ulaşım ve iletişim alanlarını içermek üzere kamusal alan, mal ve hizmetlerinin, özürlü, korumasız ve mahrum kalmış bireyler için kolay ve hakça,  erişebilirliğini ve mevcudiyetini sağlaması gerekir. Aynı şekilde dinlenme, eğlenme ve spor amaçlı yeterli alan ve olanakların kolay ve hakça erişebilirliğini sağlaması gerekir.(Tekeli,2009)
Planlamada erişebilirlik yaklaşımının öncelenmesi olanakları sınırlı alanların kentsel işlevlere ulaşmasını sağlayacağı gibi, karanlık mekanların yer aldığı insanlık dışı yaşam koşullarını ortadan kaldırmış olur.(Ersoy,2009)
Günümüz dünyasında ülkelerin ve toplumların gelişmişlik ve kalkınmışlık düzeyleri değerlendirilirken dezavantajlı gruplara gösterilen özenle, bu kesime götürülen hizmetle ilişki kurulmaktadır. Ülkelerin gelişmesine ve kalkınmasına etki eden uygulamaların başında kentsel planlama çalışmaları gelmektedir. Bu nedenle kalkınmışlık ve gelişmişlik düzeyinin arttırılmasıyla kentsel planlama sürecinde dezavantajlı grupların dikkate alınması arasında doğrudan bir ilişki vardır.
Dezavantajlı grupların başka kişilerin desteğine ihtiyaç duymadan kent hayatı ile bütünleşmelerini sağlayacak en önemli etkenlerin başında kent planlaması gelmektedir.
Şehir planlaması ülke ölçeğinden yerele kadar her türlü yerleşmede fiziksel ve mekansal düzenlemeye etki etmektedir. Kent planlama çalışması arazi kullanımının, üretim ve tüketim ağlarının, genel mekansal yapının belirlenmesi, öngörülmesi ve planlanması süreci olarak tanımlanmaktadır. Bunun yanında kent planlaması insan ölçeği ve standartlarında yapılmalıdır.
Kentte bulunan konut yerleşim alanları, çalışma alanları, yeşil alan, sosyal alt yapı ve benzeri yerler arasındaki bağlantı dezavantajlı grupların durumları unutulmadan tüm insanlara yönelik planlama çalışması yapılmalıdır.
Günümüz kentlerinde sadece dezavantajlı gruplar için değil tüm bireyler için engeller bulunmaktadır. Şehir mekanlarında engellilerin de rahat dolaşımını sağlayacak biçimde, yaşanabilirlik düzeyinin yükseltilmesi, bu mekanların erişilebilir ve kullanışlı olarak düzenlenmesi ile doğrudan ilgilidir. Bu nedenle toplumsal ve fiziksel çevrenin düzenlenmesi, planlama ve tasarım aşamasından itibaren, tüm engelliler dahil, bütün insanların kullanım ve erişebilirlik gereksinimlerini karşılayacak biçimde, erişilebilir ve kullanışlı olarak düzenlenmelidir.(Kaplan Hülagû, Yüksel Ülkü, Gültekin Burcu, Karasu Necdet, Çavuş Murat, 2011)
Planlamanın eşitsiz ve dengesiz gelişmenin kentlerde oluşturduğu sorunlar üzerine eğilmesi ve üst ölçekten başlayarak birbirini destekleyen bir karar mekanizması oluşturması gerekmektedir.
Avrupa kentsel şartı ve kent planlamasında eşitlik ve adalet ilkelerinin, ülkemizde yapılacak olan kent planlama çalışmalarında dikkate alınması gerekir.
AVRUPA KENTSEL ŞARTI VE KENT PLANLAMASINDA EŞİTLİK VE ADALET
Avrupa Kentsel Şartı, Avrupa Konseyi Avrupa Yerel Yönetimler Konferansı’nda Mart 1992’de kabul edilmiştir. Şart diğerlerinden farklı olarak Hükümetlerin değil yerel yönetimlerin imzasına açılmıştır. Kentte yaşayan farklı sosyal gurupları dışlamayan bir perspektif ortaya koyan Avrupa Kentsel şartı, kent planlamasında bazı temel ilkelere vurgu yapar.
Her kentlinin en temel hakkı, kentteki tüm sosyal aktivite ve olanaklara, yaş, ırk, bedensel ve zihinsel kabiliyetlerine bakılmaksızın, kendi özgür iradeleriyle erişebilme hakkıdır.
Ancak, genel bir kural olarak kentlerimiz öncelikle ve elden geldiğince, mevcut çalışan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için imkanlar sunar.
Genellikle kentlerde göz ardı edilen konular arasında, hamile, çocuk, yaşlı, hasta ve özürlü insanların, kısa veya uzun süreli adaptasyon süreçleri bulunur.
Özel engelli kişilerin temel kişilik haklarını kullanabilmeleri, diğer kent sakinlerinin anlayış ve rehberliği ile mümkündür.
İLKELER
Kentlerin, herkesin her yere erişebilirliğini sağlayabilecek şekilde tasarlanması
Bütün ticari, idari ve kamu binaları, sosyo-kültürel, spor, sağlık ve dini faaliyetler, sokaklar, kamu alanları, kültürel, sosyal ve diğer aktivitelerin hepsi, özürleri ya da engelleri ne olursa olsun tüm yurttaşlar için erişilebilir olmalıdır.
Olabildiğince, bebeklere yüzme, özürlülere spor, kütüphanelerde çocuk bölümleri gibi değişik nüfus gruplarına yönelik faaliyetler düzenlenmeli veya belli zaman aralıklarının bu gruplara tahsisi sağlanmalıdır.
Ancak, kamu bina ve alanlarının gereksiz kullanımı, gerçek kullanıcılar için lüzumsuz rahatsızlıklar yarattığından, engelleyici önlemler pahalı veya gerçekdışı olmaktadır.
Buna bağlı olarak, yerel yönetimler; tüm yapılar, kamuya açık alanlar ve benzeri yeni alanlar için güvenlik ve kontrol birimleri oluşturabilir.
Aynı zamanda, kamu ve yarı kamu hizmet personeli, çeşitli engellerinden dolayı sıkıntı çeken yurttaşlarla ilgilenmek ve yol göstermek için eğitilmeli, kentlileri, daha az şansları olan diğer toplum üyelerinin varlığı hakkında zamanında bilgilendirerek, her şeye rağmen engelli kişilerle bütünleşebilmeleri ve hoşgörü gösterebilmeleri için gerekli politikaların geliştirilmesi sağlanmalıdır.
Özürlü ve hareket kısıtlılığı olan kişilere ilişkin politikaların, hedef gruplar için aşırı himayeci değil, toplumla bütünleştirici olması
Yerleşimleri özür ve engelliler için koruyucu kozalar biçiminde donatmak ve tasarlamak, ne mümkündür, ne de psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak tavsiye edilir. Aşırı korunaklı bir çevre yerine, çocukların, yaşlıların, özürlülerin, çevreleriyle uyum içinde, diğer tüm kentlilerle birlikte, toplum hayatının günlük yaşantısına katılımlarını sağlamak gerekir.
Aşırı himaye; sosyal devlet anlayışının özendirilmesine, ilgili grupların mücadelelerini engelleyici karşıt grupların oluşmasına, sosyal gruplar arası ilişkilerin bozulmasına ve olgunun reddedilmesine yol açar.
Aynı zamanda belli gruplara hitabeden benzer aktivitelere yoğunlaşmaktan kaçınılmalıdır.
Özürlüler ve azınlıkları temsil eden derneklerin kendi aralarındaki işbirliği ve dayanışması
Dernekler; özürlüler veya azınlıkları temsilde, haklarını korumada ve onların toplumla bütünleşmesini teşvik etmekte olumlu bir rol oynarlar.
Derneklerin gerek kendi aralarında, gerekse kent planlama, sosyo-kültürel, politik konulardan sorumlu diğer kurumlarla ve her grubun birbirleriyle olan fikir alışverişleri, belirli aralıklarla ve sürekli olarak devam etmelidir.
Yalnız projenin gelişimi ve uygulanması aşamasında değil, tasarım sürecinde de gerçekleşecek fikir alışveriş; sağlanacak hizmetlerin kalitesinin yükselmesini sağlar, yerel yönetimlerce benimsenen bütünleşme önlemlerinin etkinliğini artırır.
Söz konusu fikir alışverişi; sokakların, kamu alanlarının, ulaşım ve diğer kullanımların ayrıntı şemalarının çıkarılarak, yapı yönetmelikleri ve ruhsat başvurularını göz önüne alarak, kentsel çevreyi bir bütün olarak planlama kapsamında değerlendirmelidir.
Evler ve işyerlerinin engellilere uyarlanabilir biçimde tasarlanması
Sosyal yaşam sonsuz bir alışveriş ve çeşitli karşıtlıklardan oluşur. Tüm alanlar herkes için kolayca erişilebilir olmalı; yaşı, sağlık durumu ne olursa olsun her fert, işinde ve evinde olabildiğince güvende ve rahat hissedebilmelidir. Böylelikle her kentli, aktivitelerini sonuna kadar geliştirecek olanağa kavuşmalıdır.
Oysa ki; konutlar, işyerleri, mahalleler ve diğer ufak yerleşim üniteleri, genellikle, belli gruplar için oldukça uygunsuzdur.
Gençler için gerekli düzenlemeler arasında, ses izolasyonu, mahremiyet, oyun alanları ve güvenlik, yine gençler için (13-19 yaş grubu) buluşma yerleri, oyun alanları ve mahremiyet, yaşlılar için tecrit, güvensizlik, ulaşım güçlüğü gibi durumların azaltılması, buluşma yerleri ve çeşitli kurumlar aracılığıyla rehberlik hizmetleri, özürlüler için uygun ulaşım olanakları, tuvaletler, yavaş veya güç yürüyen, duyma veya görme özürlülerin fiziksel özürlerini azaltmak için teknolojik araçların geniş olarak kullanımı sağlanmalıdır.
Seyahat, iletişim ve kamu ulaşımının tüm insanlar için erişilebilir olması
İnsanların ve malların serbest dolaşımı, temel kişisel haklardan olmakla birlikte, toplumun bazı grupları için seyahat ve iletişim bir sorun olmaya devam etmektedir.
Söz konusu haklar, yaşlarından, bedensel veya zihinsel yeteneklerinden, dil bilgisi ve yerel geleneklerden kaynaklanan engelleri olan grupları da kapsar. Bu nedenle, bu kişilerin değişik olanak ve faaliyetleri kullanımı, evrensel resimli anlatımlar, tercümeler, yaya ve bisikletliler için yollarda uygun işaretlemeler, azınlıkların yoğun olarak dilin pratik kullanımı konusunda eğitimi ve yeni, etkili kullanıcı-uyumlu danışma sistemlerinin kullanılması aracılığıyla teşvik edilmelidir.
SONUÇ
Dezavantajlı grupların ihtiyaçlarını gidermek için kent planlama çalışmalarında şu hususlar dikkate alınmalıdır:
– Öncelikle planlama dezavantajlı grupların hareketlerini kısıtlamayacak şekilde yapılmalı. Unutulmamalı ki sağlıklı insanların kullandığı her mekanı dezavantajlı gruplarda kullanmaktadır. Hatta pozitif ayrımcılık uygulanarak kent planlaması dezavantajlı gruplara göre yapılabilir. Çünkü engelli kişilerin kullanabildiği her mekanı diğer insanlarda rahatlıkla kullanabilmektedir.
– Kamu alanları planlanırken dezavantajlı grupların kamu hizmetlerinden en rahat bir şekilde yararlanabileceği uygun planlamalar yapılmalıdır.
– Planlama çalışmalarında ulaşım kararları alınırken dezavantajlı grupların hiç kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan kullanabilmelerine önem verilmelidir.
– Planlama çalışmalarında dezavantajlı grupların ulaşılabilirlik imkanlarına engelleyecek hususların yer almaması gerekmektedir.
– Planlama çalışmalarında bulunan kişi ve kurumların dezavantajlı gruplar hakkında bilgili olmaları, sosyal adalet ve eşitlik ilkesi gereği sosyal sorumluluk bilinci ile çalışmalarını tamamlamaları gerekir.
– Kent planlamasının yapılandırılması sürecinde dezavantajlı gruplara dönük sağlıklı kararların alınabilmesi için engellilerin aileleri ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının katılımlarına dikkat edilmelidir.
– Kent planlamasında dezavantajlı gruplar açısından temel hedef “engelsiz fiziksel çevreler oluşturmak”, “mevcut çevrelerin niteliğini iyileştirmek” ve “erişebilirliği arttırmak” olmalıdır.
Şehir planlamanın niteliği dezavantajlı grupların yaşam standardını doğrudan etkilemektedir. Şehir planlaması sürecinde planlama esasları belirlenirken plancılar dezavantajlı grupların beklentilerini, ihtiyaçlarını, kent hizmetlerine ulaşımlarını dikkate almak zorundadır. Sayılan bu hususlar dikkate alınmadan yapılan planlama çalışmaları neticesinde ortaya çıkan kentsel mekan dezavantajlı grupların kentsel hizmetlere erişiminde, kentsel mekanları kullanmasında sosyal adalet ve eşitlik ilkelerine uymayan sonuçlar çıkarılabilir. Bu nedenle şehir planları sosyal sorumluluk bilinci ile yapılmalıdır.
Kaynakça:
– Ersoy Melih, Kentsel Planlama 2012
– Kaplan Hülagû, Yüksel Ülkü, Gültekin Burcu, Güngör Can, Karasu Necdet, Çavuş Murat, Yerel Yönetimler İçin Ulaşılabilirlik Temel Bilgiler Teknik El Kitabı, 2011
– Tekeli İlhan, Plancının Meşruiyetini Oluşturmada Etik Sorunlar, Akılcı Planlanmada Bir Denetim Projesi Olarak Planlama, 2009

Yorum gönder